Kıbrıs İlim Üniversitesi, İktisadi, İdari ve Sosyal Bilimler Fakültesi Öğretim Üyesi Dr. Aslı Ökten yazdı:
Son yıllarda yaşanan hava, su, plastik ve kimyasal kirlilik, iklim değişikleri, küresel ısınma, doğal kaynakların tükenmesi, ormansızlaşma ve biyolojik çeşitliliğin azalması dünyamızı çevresel olarak büyük bir tehlike altına almaktadır.
Oluşan küresel sorunlarla beraber, insanların çevreye duyarlılıkları artmaya ve çevre bilinci yükselmeye başlamıştır. Bununla birlikte, yapılan araştırmalara göre çevreye duyarlılığın yükselmesiyle beraber, tüketicilerin ürün tercihlerinde çevre dostu, doğal içerikli ürünlere yönelimleri artmış ve çevre bilinci yükselen tüketiciler oluşmaya başlamıştır.
Aynı zamanda, son yıllarda iş dünyasında şirketlerin klasik anlamda sadece gelir ve kar elde etme amacından ziyade toplumsal görev ve sosyal sorumlulukları bulunmaktadır. Bu kapsamda birçok çalışmayı gündemlerine almaya başlamışlardır, bunun bir örneğini pazarlama alanında görmek mümkün… Şirketler “yeşil pazarlama” diğer adıyla “çevreci pazarlama veya ekolojik pazarlama” kavramlarını uygulamaya başlamışlardır. Yeşil pazarlama çevre açısından güvenli ve çevre dostu olan ürünlerin üretimi, tasarlanması ve ambalajlanması olarak da tanımlanabilir. Üstelik bu kavram sadece ürün süreçleri ile sınırlı kalmamış tüm pazarlama faaliyetlerini kapsayacak şekilde sisteme entegre edilmiştir. “Yeşil pazarlamanın” faaliyetleri; ürün tasarımından, üretim ve ulaşım sürecindeki çevre dostu uygulamalara, ürünlerin ambalajlama süreçlerinden, reklam çalışmalarına kadar birçok başlıktan oluşmaktadır. Şirketlerin üretim için çevre dostu ve yenilenebilir malzemeler kullanması, daha fazla dijital ortama geçilmesi, ambalajların azaltılması veya çevre dostu ambalaj kullanması, geri dönüşüm programları oluşturmaları bu değişim sürecine uyum sağlamaları için önemli adımlar olacaktır. Uzun vadede, tüketicilerin tercihleri çevre dostu ürün ve hizmetlere artıkça, daha fazla sayıda ürün ve hizmet çeşitliliği yaratacak ve bu da şirketler açısından ürün maliyetlerin azalmasına sebep olacaktır.
Özetle, yakın gelecekte tüketiciler için şirketlerin sunduğu ürün ve hizmetlerin çevre politika ve kurallarına uyması, karbon salınımı azaltması, etkili geri dönüşüm planlamaları olması tercih sebebi olacaktır ve şirketler çevre uygulamalarına dönüşüm için yatırım yapmaları halinde sağlayacağı rekabet avantajı kaçınılmaz olacaktır. Böylece, hem şirketler hem de tüketiciler olarak doğamıza ve dünyamıza sahip çıktığımızda, geleceğimize olan sorumluluğumuzu yerini getirmeye başlayacağız.
KIBRIS İLİM ÜNİVERSİTESİ
İKTİSADİ, İDARİ VE SOSYAL BİLİMLER FAKÜLTESİ
DR. ASLI ÖKTEN